8 Temmuz 2008 Salı

'Ruhumuzu Geride Bırakmak'

Ruhumuzu Geride Bırakmak

Geçenlerde okuduğum bir hikayede;Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyulur. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu kısa sürede yarılarlar. Aynı tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere otururlar ve öylece beklemeye başlarlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremezler.
Saatler sonra, yerliler yine kendi aralarında konuşup tekrar yola koyulurlar. Sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınağına gelirler. Arkeologlardan biri yaşlı rehbere sorar;“Hiç anlayamadım niye yolun ortasında oturup saatlerce yok yere bekledik?” Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki; “Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık. Ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik.”

Anlamını yitirdiğimiz bu hayat içinde o kadar hızlı hareket ediyoruzki ruhumuzu hangi dağ başında bıraktığımızı bile hatırlamıyoruz.Arabanın en hızlısını istiyor, bilgisayarın en hızlısını kullanıyoruz.Fast-food ile karnımızı doyuruyoruz. Çok hızlı yaşıyoruz çook.

Sonuçta ne ailemize ne arkadaşımıza, nede kendimize yeterince zaman ayırmıyoruz.Bunun sonucunda sevgilerimiz dahil her şeyimiz yarım yamalak oluyor. Oysaki ruhumuzu beklesek ki bu farkındalığın yaşantılarımızın her zerresine sinmiş olması demektir.İşte o zaman bütün güzel şeylerin zaten bizi beklemekte olduğunu göreceğiz.

Hiç yorum yok: